Filistin toprakları asıl sahiplerine bir gün kavuşacak!

                                

 بسم الله الرحمن الرحيم  


                          NEKBE: BÜYÜK FELAKET 

Rahman ve Rahîm  olan Allah’ın adıyla başlarım .Her güzel iş O’nunla  başlar ve nihayete erer. O’nun adıyla başlamayan her iş  bereketsiz , faydasız ve sonuçsuzdur . Hamd, alemlerin Rabbi  olan yüce Allah’adır . Salât ve selam O’nun  yüce Peygamberi Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) içindir.

Yıl 1948 ,Günlerden 15 Mayıs ,o kara gün … Filistinliler için “BÜYÜK FELAKET “ ; İsrail için kuruluş yıl dönümü… Bundan tam 75 sene öncesi … Acılar taptaze olsa da sanki daha dün yaşanmış gibi. Sızısı kalbimize kazınmış hiç silinmemek üzere… Büyük felaket ile kast edilen Filistin halkının bölgeden sürülmesi , vatanlarının işgal edilmesidir. Bunun  planını yıllar  öncesinden yapıp bölgeyi milim milim işgal ettiler . İşgalci İsrail 14 Mayıs 1948’de  bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlığının hemen ertesi günü ise bir Yahudi devleti olan İsrail hiçbir  şekilde sınırı olmadan , anayasası olmadan haksız hukuksuz şekilde kuruldu . Ve kullandıkları cümle şöyleydi: “ Gelin çok güzel fakat başkasıyla evli.” Burada bahsedilen gelin Filistin şehri . Başkasıyla evli olması ise Müslümanlara ait oluşuydu.  Napolyon’un Yahudi ülkesi kurma hayali vardı ve bunu gerçekleştirmek üzere “Akka” şehrine doğru yola koyuldu . Eğer Akka’yı kuşatırsa Filistin işgalinin önü açılacaktı. Çünkü Akka surlarıyla güçlü ve  yenilmez bir şehirdi. Fakat hiçbir şey umduğu gibi gitmedi . Cezzâr Ahmet Paşa Napolyon’a ilk yenilgisini yaşattı. Bunun sonucunda Napolyon Türkler ve Cezzar Ahmet Paşa için şu cümleyi kurdu:  “Eğer Türkler beni Akka’da durdurmasaydı bütün Doğu’yu ele geçirecektim. Kader beni bir ihtiyarın oyuncağı yaptı ! ” Bu cümle Akka Kuşatması’nın  ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Napolyon hayallerini gerçekleştiremedi . Sıra başkalarına geçmişti. Sykes Picot antlaşması Yahudi devletinin kurulmasını kolaylaştırdı , hatta önünü açtı. Başbakan David Lloyd George önderliğinde İngiliz kabinesi toplandı . 1917 tarihinde Filistin’de yahudi devleti kurulması kararı alındı. Balfour Deklerasyonu ve Rothschild mektubu ile bu karar teyit edildi. Karar alındıktan tam 31 sene sonra Yahudi devleti kuruldu. Fakat İngiliz hükümetinin desteği olmasaydı İsrail Filistin’e giremez , toprak  dahi satın alamazdı. Eczacı Necip Nasser “CARMEL” adında bir dergi çıkardı ve Siyonizm’in Filistinlileri topraklarından çıkarma hedefi olan bir hareket oluşu hususunda tüm Müslümanları uyardı .Ardından “ Yahudi devleti Arapların böğrüne saplanan bir hançerdir!” diye ekledi. Filistin halkı çok misafirperverdir, herkese kapısını açarlar. Yahudiler de bunu kullanarak işgali kolaylaştıracak ve 2 olguyu  öğreneceklerdi: Birincisi, işgal edecekleri köylere nasıl gireceklerini, ikincisi köydeki kıymetli varlıkların ne olduğu idi . Casusluk yaparak misafir oldular ve amaçlarına ulaştılar. “Misafir olarak git ev sahibi gibi yerleş” sözünün faili oldular.



Filistin; her ırkın, dinin ve milletin huzur içinde yaşadığı, sokaklarında çocukların gülüştüğü bir şehirdi.Sadece 1 günde şehrin kaderi değişti. Gece huzurlu bir şekilde yataklarında uyudular fakat sabahleyin gözlerini işgale karşı açtılar. Filistin ilk defa bunu yaşamıyordu. 23 defa kuşatılıp 44 defa el değiştirmiş olsa da bu sefer çok farklıydı. Kudüs’ün fethine kadar sürecek, hakla batılın mücadele vereceği bir işgal olacaktı . Filistin halkı için 15 Mayıs sürgün, etnik temizlik ve tehcirle başladı.İşgalci İsrail 900.000 ‘den fazla Filistinliyi bölgeden uzaklaştırarak etnik temizlik yapmaya başladı. 670 köy Siyonist örgütler tarafından yok edildi. 33.000’den fazla Yahudi Filistin uyruğuna geçirildi. 13 yeni yerleşim birimi inşa edildi. Tel Aviv’e özerklik tanındı. İbrani Üniversitesi açıldı . Sokaklardan bir anons sesi duyuldu : “ Ya topraklarınızı terk edin, ya da biz sizi öldürelim!” Topraklarını terk etmeyerek işgalcilere direnen Filistinili bir Müslüman idam edilmeden önce şöyle dedi : “Affedilmeyi istemiyoruz. Umarım idamımız milleti uyandırır!” Zorla sürgün ettirilen Filistinlilerin ,topraklarına geri dönmelerine izin verilmedi. Hem kendi ülkesinin farklı yerlerine hem de başka ülkelere sürgün edildiler ve böylelikle mülteci sorunu başladı. Genellikle Gazze , Batı Şeria , Lübnan, Ürdün, Suriye’ye tehcir ettirildiler. Lübnan’da toplumsal anlamda kabul görmeyerek 2. Sınıf vatandaşı muamelesi gördüler. Ürdün ve Suriye’de ise yönetimin gazabına uğradılar. İsrailliler tüm evleri dolaşarak kapının yanında boş mermi kovanı bulursa o evi havaya uçuruyordu. Evinde tek bir mermisi olana bile soruşturma açıyordu. . Tüm köyde sadece 4 tane tüfek vardı. Filistin’de tutuklama merkezleri kurdular. Binlerce Filistinliyi buraya aldılar. İngiltere ise baskı uygulamak için toplu cezalandırma uyguluyordu. Tarlaları yakıyordu. Erkekleri topluyorlar yanan küllerin üzerinde yürütüyorlardı. Bütün bunlar Filistinlilerin moralini yere çekiyordu. Dirençleri kırılmıştı. 18-40 yaşlarındaki Filistinli erkekler ya tutuklanmış ya öldürülmüş ya yaralanmış ya da ülkeden sürülmüştü. Böylelikle Siyonist harekete dayanacak kuşak ortada kalmamıştı. Filistin’de ayakta kalmış hiçbir dernek yoktu. Toplum zayıf durumdaydı. Askeri ve siyasi açıdan Filistin lidersiz kalmıştı. Filistin halkı zorla tehcir ettirilince bölgeye Yahudi göçü başladı. İsrail baştan beri İngilizlerin desteğini alıyordu fakat Yahudi göçü hayli artınca İngilizler bunu kınamaya başladılar. Sonrasında 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Üzerinde güneş batmayan ülke olan İngiltere gücünü kaybetti. Artık güç Amerika’daydı. İsrail bunu fırsat bilip Amerika’ya yanaşarak onlarla arasını iyi tutmaya, onların dostluğunu kazanmaya çalıştı. Ve nihayet başardı da, artık ardındaki güç ABD idi . ABD İngilizlerin Yahudi göçüne kısıtlama getirmesini kınayarak İsrail’e desteğini göstermiş oldu . 15 Mayıs günü zorla evlerinden çıkarılan Filistin halkı sadece birkaç parça eşya alabildi. Bahçelerindeki portakal ağaçları dalında meyvesi ile asılı kaldı. Tüm hayalleri evin içine bırakarak kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koyup çıktılar. Portakal ağaçları kurudu. Evleri yıkıldı , yeni evler yapıldı , işgalciler yerleşti... O gün bu gündür Filistin halkı evlerine geri döneceğine olan inançlarından dolayı yerleşik hayata geçmedi. Çadırlarda yaşamayı tercih ettiler. Anahtarları küflendi ama hala saklamaya devam ettiler. Bunun adı teslimiyettir. Anahtar, direnişin ve umudun sembolü oldu . Bu yüzden Eriha şehri girişinde anahtar heykeli bulunur. Üzerinde عائدون ve WE WİLL RETURN yazmaktadır . “Biz bu topraklara aitiz ve elbet bir gün geri döneceğiz!!!” Nekbe’nin üzerinden 75 sene geçti fakat Nekbe hala sona ermedi. Filistin halkı ne zaman topraklarına geri dönerse işte o zaman nekbe sona erecek inşallah!
Filistin halkının bir gecede devletsiz, yersiz , yurtsuz kalışının adıdır NEKBE!!

Şule yılmaz - 29 Mayıs 2023

(Bu yazı Hucurat Hareketi'nin Aksa Halkaları projesi kapsamında yazılmıştır)

Yorumlar