15 EYLÜL 2019
Bugün de “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” sözüyle hareket ettim ve
gittim derece yapan bi arkadaşla konuştum. Anlat dedim hele bu işler nasıl
olur? Uzun uzun dinledim, bu sınava nasıl çalışırımın tekniğini yöntemini
öğrendim. Bu teknik yöntem de dilime yapıştı. Derslerden biri de buymuş: ÖYT.
Öğretim yöntem ve teknikleri. Öğretmen olunca farklı farklı anlatım teknikleri
kullanarak işleyecekmişim dersleri. Öğrenciler daha iyi anlasın diye, dersten
sıkılmasın diye. Bu mevzuyu anladım da biz niye bugüne kadar bunların
kullanıldığı dersler işlemedik. İlahiyatçıyız diye farklı şeyler bekliyor
değilim ama bi oyun oynayalım, bi bahçeye çıkalım doğayla iç içe tabiatçı
filozofları işleyelim mesela. Terasa da çıkalım, düm düz ova sonuçta bakınca
her yer görünüyor, işte diyelim bu Konya, İslam tarihindeki yerinden ve öneminden
bahsedelim biraz. Yani kısaca yolu yöntemi çokmuş bu işin de biz görmemişiz. Ya
bizim dönem öğrencileri çok zeki hemen kavrıyor anlıyor da öğretmenlerimiz
ihtiyaç duymuyor. Ya da… ya da… ya da… Düzeltemediğiniz şeyi eleştirip durmayın
derdi bi hocamız. Biz de öyle yapacağız artık, iş başa düştü. Ben bunları
düşünüp taşınırken etraftaki insanlar da maşaallah hiç durmuyor. Hep bi soru
yağmuruna tutuluyorum ki eminim yalnız değilim. Türkiye’nin dört bir yanında
binlerce okullu her gün bu cümlelere maruz kalıyor.“Hâlâ okuyon mu? Kaçıncı
sınıfsın? Senin okul kaç yıllık? Daha var mı yoksa bu sene son mu? Bitirince ne
olacan? Hoca mı olacan? Ataması iyi mi? Senin okul ne zaman açılıyo? Ne zaman
gidecen? Nerde kalıyon?... " Böyle böyle bir sürü şey söylüyorlar. Ama bi
cümle var ki bana çok samimi, içten geliyor. Onu duymak gerçekten bir şeyler
yaptığımızı, emek verdiğimizi hissettiriyor. “Okuyun guzum okuyun, Alllah
emeğinizi yağlı itsin.” Ortada bir emek varsa tabii ki yağlı olsun teyzem, hem
de tereyağlı, biz Gonyalıyız sonuçta.
20 EYLÜL 2019
Artık hazırım. Çalışmaya başlayacağım. Üç gün sonra da okullar açılacak
zaten. Kitaplarım, notlarım hazır. Ama pazartesiyi beklemem lazım. Niyeyse
bugün başlayamam, bugün olmaz, pazartesiyi beklemem lazım. Bu ne tür bir hastalıksa
artık. Sen bi günsün kendine gel. Haftanın başı diye tüm girişimlerimizi
başlatma hakkını ona kim verdi de bu bir
sendroma dönüştü bilemiyorum? Neyse artık bu son yılımız. Bundan sonraki
yıllarda pazartesi bizim için neyi ifade edecek merak ediyorum. Bunu hep
birlikte yaşayıp görelim.
Dedemin de ineği doğurmuş. Gara gızı vardı, bi tane de sarı gızı olmuş.
Allah bağışlasın. Bahçeye de salarlarsa tavuklarla, horozlarla tepişirler
artık. Bazen bir hayvan olarak dünyaya gelseydik ne olurdu acaba diye düşünüyorum.
O zaman da kpss çalışırdık kesin. Ha adı kpss olmazdı o ayrı. Tabii abartıyorum
yani ne olurdu ki anca bu dünyada iki nefeslik yaşar, göçüp giderdik. Bu bana
dünyanın telaşesinin, derdinin bitmediği; okula gidince her yerde yürüyen
kpssler görmeyi beklediğim özellikle şu günlerde, çok cazip geliyor. Hayvan
demişken bugün de bi sinekle cebelleştim ama bana güzel bir şey hatırlattı. Bi
saat kadar ben kovdum o geldi, ben kovdum o geldi. Baktım baş edemiyorum al
dedim kon, ne yapacaksan yap hadi bekliyorum. Başladım izlemeye. Kondu uyanık,
bi hortum saldı ağzından. Canımı da yaktı ama dokunmadım. Baya bi çekti, çekti,
karnını iyice doyurdu, sonra uçtu gitti bir daha da gelmedi. Dedim bu muydu
derdin, iki dakika için bir saattir dolanıyosun? Hayat da böyle değil mi? Bazen
öyle uzun uzun uğraşman, enerjini harcaman bir işe yaramaz. Her şey olacağına
varır. Bazen olayları akışına bırakman gerekir.
23 EYLÜL 2019
Tamam dedim bugün son yılımın ilk günü. Güzelce niyet ettim, dua ettim.
Gelsin vizeler, finaller, staj ve en önemlisi kpss dedim. Bütün bu yoğunlaşmış
hislerim ve tempoya hazırlanmış, heyecanlı hâlimle bi kitap açıp okumak
istedim. Ve karşıma çıkan ilk cümlesi şuydu: “Rabbim ilmimi arttır, de.” Tâhâ suresinin 114. ayeti. Uzun uzun
düşündüm. Günlüğümde bahsedip durduğum o hayvanlar gibi değildim. Evet,
benziyorduk birbirimize, bana bi şeyler anlatıyorlardı hep ama ben farklıyım,
bir hayvan olarak yaratılmadım. Ben, insan olarak yaratıldım. Ve beni yaratan,
bana bu meziyetleri veren Allah, benden ilmimi arttır diye dua etmemi istiyor;
böyle bir günde, böyle bir yılda. Kpss, sınavlar, ortalama, diploma, meslek,
atama, toplum beklentisi… bunların hepsi bulunduğum bu konumda karşıma çıkmış,
ömrüm yeterse geçirilmeyi bekleyen birer süreç. Ama asla bir amaç değil. Boşuna
yiyip bitiriyoruz kendimizi, boşuna hırpalıyoruz şu geçici şeyler için. Bugün
eğer bu okula geldiysek, elimize bir defter kâğıt alabiliyorsak öğrenmek için
bütün imkânlara sahibiz demektir. Bunu her gün hatırlamak bu kadar zor olmamalı.
Böyle okuldan, hayattan dem vurduğum zamanlarda annemin bana hep söylediği bir
söz vardır: “Çalış Sümeyye işin ne? Yediğin önünde yemeğin arkanda." Çok
doğru. Biz öğrenci milletinin eli boş gönlü hoş, karnı tok sırtı pek, yapacağı
tek şey ilmini arttırıp dua etmek.
Not: Bu
metinde ürün yerleştirmesi bulunmaktadır.
Sümeyye YİĞİT/ NEÜ AK. İlahiyat Fak. 2020 Mezunu
instagram.com/hurgencneu
Yorumlar
Yorum Gönder