HAYALDEN ÖTE HAYALDEN ZİYADE

 

Uçsuz bucaksız hayal dünyamda oturduğum bir yer var. Öyle bir yer ki hayalini kurmak herkese nasip olmaz. Nasip olduysa da tadına doyum olmaz. Hayalimde bir yerde, bir temmuz seherinde, bir zeytin ağacı gölgesinde oturmak var. Zeytin ağacı mı? Diyenlere “Vettini Vezzeytun” diyeyim, anlayın. Zeytin ağacının gölgeliğinde bana eşlik eden bir de karınca var. Peygamber görmüş bir karınca. Hayalden öte hayalden ziyade. Sohbet eder benimle. Anlatır Hz. Süleyman ile olan anlarını. Doyum olmasa da sohbete, müsaade isterim varmak için bir başka yere. Arşınlarken hayalimde, ayağım takılır bir taşa. Tam düşecekken karınca tutar beni. Meğersem eşlik etmek istermiş bana. Rehberim olacakmış öyle der. Reddetmek olur mu? Peygamber görmüş sonuçta. Ve yoldaşım olur hayalimde bana. Taşı sorarım ona. Dâvut der. Bu taşla yere serdi Câlut’u. Az ilerideki sapanı gösterir. Ve bir anda bir el sapana uzanır. Sonra taşı alır. Sapana yerleştirir. Karşısındaki koca ordunun komutanını alnından vurup yere serer. Karınca ile göz göze geliriz. Bu zafer karşısında “Nihayet Allah’ın izni ile onları hezimete ugrattılar.” diye fısıldar. Az önceki anın etkisi ile yürümeye devam ederiz. Karınca birden duraksar. Az ilerde der. Gözleri dolar. Az ilerdeki tahtı görüyor musun? Görürüm ama anlayamam. İyi izle der. Birisi oturuyor üzerinde, elindeki âsâya dayanmış. İzlerken birden asa kırılır. Düşüverir yere. Karınca koşar tahta. Ve sonra sevdiğini uğurlamış bir çehreyle geri gelir yanma. Tek bir cümle çıkar ağzından: “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”. Anlarım ki tahttaki Hz. Süleyman’mış. Kendisine hükümdarlık verilen. Sonra hüzünlü de olsa devam ederiz yola. Karınca tam bir şey anlatmaya başlayacak olur kemikleri zayıflamış, saçlan ağarmış biri hızlıca yanımızdan geçer. Bu sefer tebessüm eder kanınca. Hadi der. Ardından gidelim. Peşi sıra biz de gideriz O’nla. Ve bir mihraba varırız. Kemikleri zayıflamış, saçları ağarmış adam ellerini açar semaya. Biz de onu seyrederiz. Karınca sessizce dinle der. Sesler boğuk gelir anlayamam. Dur der. Bu sesi değil. Az sonra yankılanacak ses. Bekle der. Bir ağlama sesi duyulur. Karınca işte bu bir müjdedir der. Allah’ın hikmeti. Hz. Zekeriya’dır dua eden. Bir çocuktur müjdelenen. Hz. Yahya’dır ihsan edilen. Sonra Hz. Zekeriya bizi fark eder. Sadece işaretle selam vererek uzaklaşır oradan. Karınca bu ana şahitlik ettiğimiz için şükreder. Ve yürümeye devam ederiz. Biraz yorulduğumu anlayan karınca dinlenmeyi teklif eder. Önce tereddüt etse de bir odaya gireriz, İçinde mevsimsiz meyvelerin olduğu. Mihrabın köşesinde ibadete çekilmiş hanım dikkatimi çeker. Konuşmak isterim. Karınca engel olur. Girilmesi yasak bir yerdeyiz. Sadece dinlen der. İtiraz etmem. Rehberim o sonuçta. Sessizce dinlenirim. Sonra cennet meyvelerinden birini alarak çıkarız. Zihnimde sorular dolaşır. Kimdi o kadın? Neden konuşmadık? Karınca anlamış olacak ki başlar anlatmaya. Öyle bir kadın ki o “bütün dünya kadınlarına üstün kılındı.” Bu cümle yeter anlamama. Adanmış çocuktur O. İmran’ın kızı Meryem’di O. Kadınların en hayırlarından birini görmenin sevinci ile devam ederiz yola. Bir kalabalığa rastlarız. Bir beşik etrafındaki. İnsanlar şaşkın şaşkın homurdanırlar. Bu sefer çok çabuk anlarım beşiktekinin kim olduğunu. Konuşan bebektir O. Meryem oğlu İsa’dır O. Karıncaya fırsat vermeden dilimden dökülür: “Kün fe yekün”. Şaşkın insanları kendi hallerine bırakarak devam ederiz yola. Biraz durgunlaşır karınca. Ne olduğunu sorarım. Son durağımıza geldik der. Duvarı gösterir. Bir bineğin bağlı olduğu. Az ilerideki kapıdan içeri gireriz. O da ne öyle. Bu ne kalabalık. Yol boyu rastladığımız simaların da olduğu. Bak der karınca. Seni en büyük şahitliğe getirdim. Şahit ol bu devir teslime. Saf saf dizilmiş meleklere. Şahit ol. Ve ekler; işte bu bize son durak. Resul’ün Rabbi ile buluşması öncesi ilk basamak... Sonra dahil olur cemaate ve  kapanır secdeye. Bir alın boşluğu da bana bırakarak. Ben de kapanırım gözyaşları içinde secdeye. 


Velhasıl kelam, hayalimde bir yerde, bir yer var ki o yer bazen Filistin’dir, bazen Kudüs. Ve en çok da Mescid-i Aksa.


Hatice Kübra Topcu – 20 Mayıs 2023 

(Bu yazı Hucurat Hereketi’nin Aksa Halkaları projesi kapsamında yazılmıştır)

Yorumlar

  1. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Kudüs'ü dert edinen kişinin dermanı cennet olur. Allah bu derdimizi daim eylesin...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder